Portekiz Lizbon — 2. Gün

Murat
3 min readApr 22, 2022

--

1.gün yazımı okuduysanız, sıra 2. günde :).

07 Mart 2022

Lizbon’daki 2. günümün sabahında heyecanla erkenden uyandım. Otel odamın penceresinden karşıdaki manzaraya baktım. Ve millet olarak keyif alabileceğimiz bir görüntü karşıladı beni, inşaat yapımı :).

Otelden inşaat manzaraları

Manzaranın keyfini çıkardıktan sonra hazırlanıp seminerlerin verileceği yere olan ‘Lusofona Üniversitesi’ne doğru yola koyulduk. Otelimizin yakınlığı sebebi ile ve otel üniversite arasındaki parkın güzelliğinden dolayı yürümeyi seçtik. Park dediğime bakmayın Lizbon’daki en büyük bahçelerden biri olarak geçiyor. Yaklaşık 61.714 metrekare alana sahip bir bahçe burası.

Jardim Mário Soares Parkı

İlerlerken gözümüze ilk takılan şey tertemiz olmasıydı. Yaşlı ağaçların bulunduğu, çok güzel koşu ve yürüme alanlarına sahip bir alan ancak bir tane çöp bulmak imkansız. İster istemez aklımıza, bizim ülkemizde olsa her yerde mangal külü, çöp, piknikçi görmek geldi. Ama burada bunlardan eser yoktu.

20 dakikalık bir yürüyüşten sonra hedefimize ulaştık “Lusofona Üniversitesi”.

Lusofona Üniversitesi — Lusofona University: Lusófona University

Tanışma ve seminerleri tamamladıktan sonra, Portekiz ekibi tarafından ‘São Jorge Kalesi’ni görmeye yola çıktık. Rehber eşliğinde otobüste ilerlerken şehrin önemli noktaları anlatıldı ve dikkatimizi çeken noktalardan biri her üç kavşakta Portekiz’in eski liderleri, din adamları veya kahramanlarına dair kocaman heykelleri oldu.

Sebastião José de Carvalho e Melo

Bu heykellerin yanı sıra, çok geniş caddeler, park alanları, kaldırımlar, bisiklet yolları da dikkatten kaçmıyor. Tarihi dokusu yoğun bir şehir. Sanatta bu dokuyla birleşince çok estetik eserler ortaya çıkarmış.

Şehirde gezintiye devam ederken, farklı mimarilerde farklı kültürlerde eserlerle karşılaştık. Özellikle Endülüs Emevileri’nden kalma çini örneklerinden şehirde bolca görmek mümkün. Akdeniz iklimine sahip bir ülke olduğu için yazları oldukça sıcak bir iklime sahip. Bundan dolayı evlerin dış cepheleri çini ile kaplanarak bu ısının içeri kısımlara geçmesi bir nebzede olsa engellendiği rehber tarafından detaylıca anlatıldı.

Çini kaplamalı bir bina

Şehrin oldukça içlerinde tramvay yolları mevcut. Eski ve yeni bir çok tramvay görmek mümkün. 28 numaralı olanı şehrin en ünlüsü. Çünkü sizi çok güzel bir şehir turuna çıkarıyor. Tek kötü yanı ahşaptan olduğu için biraz gıcırdıyor :).

Şehirde ağırlıklı olarak 3 renk binaların dış cephelerini süslüyor. Pembe, sarı ve mavi, estetik açıdan güzel bir manzaraya sahip binalar.

São Jorge Kalesi’nden manzara

São Jorge Kalesi’ne vardığımızda çok güzel bir şehir manzarası karşıladı bizi. Şehrin büyük bir kısmını tepeden görebildiğimiz çok güzel bir konuma sahip bu kale, milattan önce 6 yüzyılda İberler ve Keltler tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. İçerisinde yer alan müzede çok eski eserler yer almakta. Yine Endülüs dönemine ait çok güzel çiniler bulunuyor.

Kale içerisinde yer alan eserlerden biri.

Kale turunu tamamladıktan sonra şehrin sahil tarafına doğru inişe geçtik. Yolda bize verilen yöresel bir tatlı olan ‘Nata’yı yiyerek tabi :).

Nata, bir tür milföy hamurları içinde kimine göre sütlaç kimine göre muhallebi :)

Geziyi bitirmeden önce akşam yemeği yemeye güzel bir restorana gittik. Konumunun ve kalitesinin göze çarptığı bir mekandı. Yemek yedikten sonra kalan az zamanda da durmadan çevreyi tanıma ve fotoğraf çekmeyle vakit harcadık.

  1. gün yazımın sonlarında bahsettiğim metro durağından metroya binerek otelimize geri döndük ve hemen bir çay demleyip memleket özlemi giderdik :).
  2. günden de bu kadar. Diğer günlerde görüşmek üzere :).

--

--